6 Şubat 2023 sabahını çok iyi hatırlıyorum. Deprem haberini uyandığımda aldım. Stockholm’de yaşıyordum o zaman ve tek yapabildiğim haber izlemekti. Haber izledikçe daha çok kahroluyordum, umut tanesi bile dağılmıyordu izlediklerimden. Daha çok öğrendikçe daha çok üzülüyordum, ilk günlerde enkaz altından insan kurtarma yayını bile yoktu doğru düzgün, birkaç gün sonra görebildik kurtulan insanları. Felaketin ne kadar büyük olduğunu ve ne kadar çaresiz olduğumuzu öğreniyordum izledikçe, okudukça, sordukça.

Ben deprem işinden anlamam, ne zaman olacak, ne zaman gelecek bilemem, ama yetkinliği olan ve bu işleri tahmin edebilen insanlar var. Ben bilmediğim işlerde bilenleri dinlerim. Mesela Naci Görür.

Naci görür 6 Şubat 2023 depreminden önce bizi şöyle uyarmış: Naci Görür’ün 6 Şubat depremi öncesi söyledikleri

Ve belli ki bu konudaki ilk uyarısı da bu değilmiş. Naci Görür’ün 6 Şubat depremi sonrası söyledikleri

Bugünse aynı Naci Görür, İstanbul’da yaşanacak deprem için uyarıyor. Naci Görür İstanbul deprem uyarısı

Durmadan uyarıyor. Sadece o da değil, yerbilim işinden anlayan herkes bas bas bağırıyor: İstanbul’da yıkıcı bir deprem olacak. Naci Görür İstanbul deprem uyarıları

Ben de İstanbul’un deprem geçmişini merak edip ufak bir araştırma yapayım dedim. Bu konuda onlarca kaynak bulabilirsiniz İnternette, ama şu yazı neden İstanbul’da bir depremin beklendiğini yer bilimci olmayanların da anlayabileceği şekilde anlatıyor.

Özetle, İstanbul’un yakınında bulunan Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın batı segmenti, özellikle Marmara Denizi’nin altındaki kısımlar, uzun süredir büyük bir deprem üretmemiş ve bu bölgede biriken enerji, büyük bir depreme yol açma potansiyeline sahip.

Bu fayın geçmişte yol açtığı yıkımların bazı örnekleri:

Yıllara bakınca zaten direkt korkuyorum.

>>> 1766 - 1509
257
>>> 1766 + 257
2023

Tabii ki benim kaba yıl çıkarmalı ve eklemeli öngörü hesabımın hiçbir bilimsel geçerliliği yok, ama bilim adamlarının söylediklerinin var, ve bu işten anlayan insanlar önümüzdeki 23 sene içinde İstanbul’da 7 büyüklüğünün üzerinde bir deprem olma olasılığını yüzde 60 civarında görüyor.

Durum buyken, bir felaketi yeni geçirmişken ve diğeri kapımızdayken neyi beklediğimizi anlayamıyorum.

  1. Devlet yaklaşmakta olan felaketi ne kadar ciddiye alıyor? Neden hala mesela Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıyor?
  2. Halk olarak bu tehlikeyi biz ne kadar ciddiye alıyoruz? Siyasilere bizi bu felakete hazırlamaları için ne kadar baskı yapıyoruz?
  3. Neden hala İstanbul’da yaşamaya devam ediyoruz? “Hayatta kalmak” için İstanbul’da olması gereken çok küçük kesmi dışarda bırakıyorum, başka bir şehirde rahatlıkla iş bulabilecek insanlar İstanbul’da yaklaşmakta olan felaketi neden bekliyor?

Nasıl ki Ümit Özdağ herkesin bildiği ama hiçbir siyasinin üzerine konuşmadığı mülteciler meselesini siyasi bir dava haline getirip öyle ya da böyle konuya her siyasi tarafından gereken önemin verilmesine sebep olabildiyse, aynı tarifeyi deprem için uygulayacak, her yerde depremden bahsedip insanlara bilinç aşılayacak, bunu oya dönüştürecek siyasetçilere ihtiyacımız var. Bu iş oya dönüşecek ki siyasiler yarışacak felaketin etkisini minimize edebilmek için. Bizim memlekette başka türlü olmuyor.

Hep beraber, tüm siyasilere karşı, bir bütün halinde, millet olarak haklarımızı savunmak zorundayız.

Nasıl ki dünkü yangından sonra birbirlerini suçlamanın, X partisi yüzünden değil de Y partisi yüzünden oldu’nun peşine düştülerse yarınki felaketten sonra da aynısını yapacaklar. Biz halk olarak birbirimize kenetlenmektense birilerini hep düşman görüp diğerlerini melek sandıkça bize hak ettiğimiz hizmet hiç gelmeyecek.

Felaket her gün yaklaşıyor ve biz gelmesini bekliyoruz. Keşke felaketten sonra “ne yapmamız gerekiyordu”, “neden taşınmadık”, “kime destek olalım” diye düşüneceğimize bunları bugün, insanlarımız hala sağken düşünüp aksiyon alabilsek.