EnglishCentral’da çalışıyorken mezun olduğum yaz dostum Burak ile bir aylığına şirketin Amerika’daki ofisine gönderilmiştik. Jetlag’dan ötürü akşam 7-8 gibi uyuyor ve sabah 2-3 gibi kalkıyordum. Gece üçte uyanıyor, mesai saatine kadar Patrick Rothfuss’un Kral Katili Güncesi serisini okuyordum. Saatlerce okuyor, mesai bittikten sonra doğrudan kaldığım otele dönüyor ve okumaya devam ediyordum. Boston’a gelmiş diğer arkadaşlarım New York senin Salem benim gezerken benim tek arzum odama dönmekti, hatta ofisteki en masrafsiz ziyaretçi ilan edilmiştim ve bunu açıklamışlardı (muhtemelen en asosyal de ilan edilmiştim ama onu açıklamayacak kadar kibarlardı).
Herhalde anlamışsınızdır ki kitaptan çok etkilenmiştim. Her bölümünde ufkum daha da açılıyor, anlatılan fantastik evren kafamda daha iyi canlanıyor, hikayeden kopamıyordum.
Şimdi sizlere neredeyse her sayfasından etkilendiğim bu 2000 sayfalık serinin (üçüncü kitabını hala bekliyoruz) beni en çok etkileyen yerini açıklıyorum: kitabın ana kahramanı Kvothe’nin kitabın evrenindeki tek kütüphaneye giriş anı, Kvothe için kitapların arasında yer almanın eşsiz büyüsü. Kvothe’nin eşsiz “bilme” aşkı.
Gerçekten internetin olmadığı, rahatça bilgi bulamadığımız bir evren düşünün, sonsuz kitap envanterine sahip dünyadaki tek kütüphane ne kadar değerli olurdu. Bugüne geri dönelim: sahip olduğumuz bilgiye her an erişim imkanının ne kadar değerli olduğunun farkında mıyız?
Memleketlilerimiz Miletli Thales ve Anaksimandros Anadolu’da, dünyanın ilk bilimsel düşünme egzersizini yaptığından beri insanlar bazı soruların cevaplarına dair bilimsel içerik üretiyor. Depremler neden oluyor? Dünya nasıl oluştu? Geceleri gökyüzünde beliren beyaz şey nedir? Abdullah Avcı Batista Mendy’yi neden stoperde oynatıyor? Bugün biz, sonuncu hariç her sorunun, ve tabii burada yazmadığım milyonlarca başka temel sorunun cevabına tek tıklamayla ulaşabiliyoruz. Aslında hepimiz, her an, Kvothe’nin girdiği o kütüphanenin içindeyiz. Bilebiliyoruz. Yapmamız gereken tek şey biraz zaman ayırmak ve sonra basitçe bilmek.
Bazen bu inanılmaz lüksün altında ezildiğimi hissediyorum. Ondan da başka bir yazıda bahsederim.